15 Ocak 2011 Cumartesi

Star Wars

  • To be continued....:)

Bu bloğu oluşturma fikri kafamda dönerken, sinema bölümüne koyacağım filmleri düşündüğümde aklıma ilk gelen Yıldız Savaşları serisi olmuştu. Hem benim için çok önemli bir seriler bütünü olduğundan, hem de film ve filmle ilgili diğer alanlara bayağı kafa yormuş olduğum için. Lakin iş yazma kısmına gelince, kendimi sürekli ertelerken buldum. Sebebi de,  nereden başlayacağım, içeriğe neleri katacağım konusunda kararsız kalmamdı. Sonunda yazıya başlamaya ve yazıyla ilgili herhangi bir plan yapmadan ilerlemeye karar verdim. Bu film serisi ve ona bağlı  diğer öğeler aslında başlı başına bir uzmanlık alanı. Hem ilk seri olan  IV-V-VI'dan (A New Hope,  The Empire Strikes Back, Return of the Jedi) beri hem de sonraki seri olarak I-II-III'ün  (The Phantom Menace,  Attack of the Clones, Revenge of the Sith) çekilmesiyle, bu filmlerin en küçük detayına kadar, çeşitli alanlarda çok fazla yorum/eleştiri/değerlendirme yapıldı. Dolayısıyla internette ya da kitapçılarda bu konuya ait çok fazla şey bulunabilir. Bu yazıda, filmin hikayesinin George Lucas'ait olduğunu, serinin V ve VI hariç diğer bölümlerinin de yönetmeni olduğu bilgisiyle yetinip direkt kendi bakış açımdan filmi değerlendirmeye çalışacağım. 

 İnsan "düşünmeye" başlamasıyla beraber; anlam arayışları, ölüm korkusu, varolduğu çevreye uyum sağlama, kurallar belirleme, kuralları yıkma, isyan, ölümsüzlük çabaları vb. gibi konularla da uğraşmaya başlamıştır. İlkçağ filozoflarından, doğuda ortaya çıkan öğretilere kadar, her türlü sistem bu sorulara cevap arar aslında. Büyük resme bakmak için en tepeye çıktığımızda, göreceğimiz manzara aynı olduğu için, çeşitli alanların paylaşımlarının ortaklaşması da kaçınılmazdır. Günümüzde de, her alan kendine göre bu doğrultuda arayışını sürdürür ve paylaşımlarını ortaya koyar. Yıldız Savaşları, sinema alanında, George Lucas'ın bireysel hayatından şekillenerek doğmuş, sonrasında çok geniş kitlelere ulaşmış böyle bir paylaşımdır. Psikoloji alanındaki  paylaşımlara baktığımızda ise,  varolan birçok yaklaşımın ortak noktasının, bireyin kendisi hakkında farkındalık kazanabilmesi,  "değişim" in varlığını kabullenip, değişime açık olmak olduğunu görürüz. Peki Yıldız Savaşları ve psikolojinin ortak paylaşımları nelerdir ?

Dağın tepesinden baktığımızda bu paylaşım, tabii ki insan üretimi herşeyde olduğu gibi "insanlık halleri"dir. Filmde yer alan karakterler, olay kurgusu içinde çeşitli şekillerde bizimle bu süreçleri paylaşırlar. Hikayenin temelinde yer alan öğelerden biri olan, Anakin Skywalker'ın seçimi böyle bir süreçtir. Hepimiz o veya bu şekilde seçim yapmak ve seçimlerimizin sorumluluğunu üstlenmek zorundayız. Yaptığımız seçimlerde ne kadar özgür olduğumuz konusu tartışmalıdır, öyle ki en başa dönersek; cinsiyetimizi, anne-babamızı, doğduğumuz yeri seçmek  gibi daha sonraki seçimlerimizi temelden etkileyebilecek etmenleri seçmek, bizim elimizde değildir. Dolayısıyla belki seçimlerimizin özgürlüğünden değil, ama seçimlerimizin sorumluluğunu almanın özgürlüğünden bahsedebiliriz. Anakin bir seçim yapar, ve bu seçim sonucunda, ödemekten kaçındığı bedelleri öder (Padme'nin ölmesi gibi), taa ki yeni bir seçim yapana kadar. Serinin son bölümünde oğlunun (Luke Skywalker) hayatını kurtarır ama sonucunda kendi hayatını kaybeder. Lakin, yaptığı seçimin sonucunun farkında biri olarak, belki de ilk defa özgür hissederek ölür.

Luke: I can't believe it.
Yoda: Yes, that's why you fail. 

Luke: What's in there ?
Yoda: Only what you take with you.

Bu konuşmalarda ise, Yoda iki önemli kavramın altını çizer. Yapılan işe inanmak ve neye odaklanıyorsak, bakış açımızın/gerçekliğimizin o olacağı. Evet, belki bir çok şey için  koşulları belirleyemeyiz ama belirli koşulların içinde dahi, değişim ancak ona inanmakla mümkün olur (kitap cümlesi oldu sanki :)). Düşünce ve duygular arasında sıkı bir bağlantı vardır. Aynı olayın iki kişi tarafından farklı yorumlanması, dolayısıyla hislerin ve verilen duygusal tepkilerin farklılaşmasının bir nedeni de bu bağlantıdır. Yoda da, bu farkındalıkla, Luke'u görmek istediği ve göreceği konusunda uyarmaktadır.

 Anakin'in annesi Shmi Skywalker, kendisini bırakmakla ilgili tereddütleri karşısında, "You can't stop the change any more than you can stop the suns from setting" diyerek değişimin doğanın bir parçası olduğunu ve kabullenmesi gerektiğini vurgular.

Varoluşçu bir kavram olarak değerlendirdiğim, aslında doğada varolan herşeyle bir bütün oluşturduğumuzu,  ve beden olarak varolmanın yanında, asıl varlığımızın bilincimizden (ben buraya, Jedi'ların güce bakış açısı daha kollektif olduğu, Cumhuriyet"i korumak bireyselliğin önünde geldiği için, daha da derin anlamlar yükledim; bilinçli olmak; sorgulamak, sorgulatmak, bir eylemde bulunurken herkesin aynı eylemde bulunduğunda oluşacak sonuçları göz önünde bulundurarak hareket etmek...) kaynaklandığını vurgulayan "Güç" kavramını, yine Yoda şöyle açıklar: "Life creates it, makes it grow. Its energy surrounds us and binds us. Luminous beings are we, not this crude matter. You must feel the Force around you; here, between you, me, the tree, the rock, everywhere, yes".

Obi-Wan Kenobi ise psikoterapide sıkça kullanılan bir kavramı ifade eder: "Only a Sith Lord deals in absolutes" . Mutlak değişmezlerle hareket etmek, ya hep ya hiç demek, siyah-beyaz yaklaşmak, gri tonları görmezden gelmek (hatta varlığına inanmamak); mükemmeliyetçilik başta olmak üzere, günlük yaşantımızda sorunlara yol açabilecek bakış açılarının başında gelmektedir...

Kendini gerçekleştiren kehanet: "The fear of loss is a path to the Dark Side". Yine Yoda'nın dediği üzere kaybetme korkusu, karanlık tarafa atılan ilk adımdır. Varolduğumuz süre boyunca, birşeyleri kaybetmekten hep korkarız, başta hayatımız olmak üzere. Bir seviyeye kadar doğal olan bu korku, sınırları aşınca, görünür veya görünmez bir şekilde hayatımızı olumsuz etkilemeye başlar. Psikolojide kendini gerçekleşen kehanet olarak geçen bir kavrama göre, kaybetmekten o kadar korkarız ki,  farkında olmadan bu davranışlarımıza yansır, çevremizdekiler de ona göre davranır, ve sonuçta olmasından korktuğumuz şeyle yüz yüze kalırız. Aynı, Anakin'in Padme'yi kaybetmekten korkarak, onu kaybedeceği koşulları hazırlaması gibi....

Yıldız Savaşları'nın etkileyiciliği tabii ki bu ortak paylaşım alanlarına indirgenemez. Görsellik, olay kurgusu, karakterlerin biçimlendirilmesi, kendine ait bir evren yaratmış olması, çekildiği dönemin koşulları gibi özelliklerin hepsi bu seriyi kült yapan öğeler. Ve ele alınacak konular da bunlarla sınırlı değil...İleride eklemeler yapma hakkımı saklı tutarak, sadece Darth Vader'in görünümü ya da John Williams'ın Imperial March-Duel of the Fates gibi besteleri bile, bu seriyi sevmek için yeterli diyorum :)).


    Hiç yorum yok: