Bir arkadaşım tarih ve politika kitaplarını okumayı sevmediğini çünkü çoğunun taraflı yazıldığını, tarafsız bir kitaba denk gelmenin çok zor olduğunu söylemişti. Acaba gerçekten tarafsız olmak diye bir şey var mıydı ki ?
İnsan psikolojisinden yola çıkarak 'tarafsız olmak' diye bir şey olduğunu düşünmüyorum. Seçme şansınızın olmadığı bir aileye doğuyorsunuz, diliniz, kültürünüz, yaşama bakış açısınız buna göre şekilleniyor. Zaten hangi aileye doğduğunuza bağlı olarak bir 'taraf' oluyorsunuz. Ve bu 'taraflığın' sizin kim olacağınız üzerinde büyük bir etkisi oluyor, hangi işi seçip hangi konularla ilgili çalışacağınızda bile. Hayat seçimlerinden, tarihin yorumlanması veya politika gibi daha sosyal konularda ise, bu 'taraflılık' durumu daha da ağır basar, çünkü 'taraf' olmak dediğimiz şey aslında sizin dünyaya bakış açınızdır, olayları yorumlayışınızdır. Yeri gelir alacağınız kıyafetin rengini bile buna göre seçersiniz, siz farkında olmadan alt-bilinciniz çevredeki uyaranları da buna göre algılar.
Ha bu durumda, peki bilim nasıl ilerler ? Bir sav ortaya koyarsınız test edersiniz, yeni bir sav sizin savınızın geçerliliğini yıkana kadar, elde olan sav 'gerçektir'. Pozitif bilimlerde bu daha kolaydır, daha gözle görülür elle tutulur şeylerdir bahsi geçen, en azından içinde matematik vardır, herkesin üzerinde anlaşabildiği evrensel bir dil. Yine de, ortaya çıkan sonuçların 'tartışma' bölümlerinde ele alınma şekilleri, daha üst bir çerçeveden hangi çalışmaya ne kadar kaynak sağlanacağı bile birşeylere 'taraf' olmaktan ibaret. Sırf bilimsel verileri değerlendirmeye almaya çalışsak bile, bilimsel makalelerde yayınlanan sonuçların çoğunun olumlu olması, olumsuz sonuçların genelde yayınlanabilir olmaması bile bir 'taraf'lılık. Peki sosyal bilimlere kayarsak, tarih için diyelim ki belgeler önünüzde açık, yazışmalar, günlükler, kayıtlar....Yine de bunları toplayıp bir bütün haline getirmeniz ve olup biteni anlatmanız gerekir. Eğer işinizi dürüst yapan biriyseniz, bilginiz dahilindeki bütün belgelere ulaşmaya çalışır, ulaşamadıklarınızı ya da bilginiz dahilinde olmayanlar olabileceğini belirtir, yorumlamanızı ona göre yaparsınız. Ya da işinize gelen belgeleri seçer ve o belgeler çerçevesinde bir gerçeklik oluşturursunuz. O da sizin vicdanınıza kalmış olur. Öyle ya da böyle yine tarafsınızdır. Adalete gelelim, ya da yasalara...Onlar da belli bir bakış açısının, belli bir ideolojinin etrafında hazırlanmışlardır. Bu bakış açısının sadece 'insanlığa' (ki insanlık tanımı da bir bakış açısı içerir, ama bir yerde durmak da gerektiğinden oraya girmiyorum) ne kadar uygun olduğunu tartışabilirsiniz. İnsan yaşamına saygı, verilen değer, özgürlükler, vs. Diğer sistemlere göre tarafsızlığı daha yakın olduğu düşülen demokrasi sistemi bile, hangi ülkede hangi ideoloji altında kurulduysa o sistemi korumak için çalışır. Çoğunluğun yönetimi olmaktansa, azınlıkların da temel hak ve özgürlüklerinin aynı şekilde korunduğu bir yönetim biçimidir amaçlanan. Lakin, o sistem içerisinde de, o sisteme karşı olanlar çıkacaktır, ve varolan yönetimin korunması amacıyla o karşı çıkanlara müdahale etmek zorunluluğu vardır, bu da bir taraflılıktır.
Sonuç olarak, ister genlerinizden ister alt-bilincinizin algıladıklarından yola çıkın isterseniz sol-sağ ideolojiye sahip olmak gibi bir genellemeden, neyi temel alırsanız alın, insan doğası gereği 'taraf'lıdır. Ve taraflar kendi 'taraflarının' ağır basması için mücadele ederler. Dolayısıyla, tarafsızlık fikri bile 'taraflılığın' bir başka çeşididir...Gelişim dediğimiz şey de tarafların bu mücadelesi sonucu sağlanır.