14 Temmuz 2012 Cumartesi

Black Mirror (2011)

22.03.2012
Charlie Brooker tarafından yaratılan 3 bölümlük mini dizi Black Mirror'la, 3. bölümünü tavsiye eden bir tweet sayesinde tanıştım. Sondan başa doğru seyrettiğim 3 bölümden bayağı etkilendim. Beğeni derecelendirmemse yine sondan başa doğru oldu. Her bölüm aslında kısa bir film tadında, önceki ya da bir sonraki bölümle bir bağlantısı yok. Diziyle ilgili olarak Brooker şunları demiş: "Each episode has a different cast, a different setting, even a different reality. But they're all about the way we live now – and the way we might be living in 10 minutes' time if we're clumsy." Ayrıca dizinin 'The Twilight Zone' ve 'Tales of Unexpected' karışımı bir kurgusu olduğundan da bahsedilmiş. Genel olarak da yaşadığımız dönemde teknoloji ve bilişimle yaratılan  toplumsal dönüşümün bir eleştirisi diyebiliriz. 

1. bölüm seyretmesi biraz zor bir bölüm. En azından ben oldukça gerildim. Anladığım kadarıyla da hedeflenen şeylerden biri de bu gerilim duygusunu yaratabilmek. İkinci bölüm de gerginlik konusunda fena değildi. Favorim olan üçüncü bölümse seyretmesi daha rahat bir bölümdü. Konusu itibarıyla da en çok bu bölüm ilgimi çekti. Bireyler kulaklarının arkasına, yaşadıkları herşeyi kaydeden bir çipin yerleştirilmesi sonucu,  anılarını kendi gözlerinde ya da bir ekranda tekrar tekrar seyredebilmektedirler. Bu  özellik etrafında da, hikayede yer alan karakterin hayatında değişim yaratan bir kesit sunulmuş.

Yaşadığımız herşeyi kaydedebilseydik, bu bir armağan mı olurdu, yoksa bir lanet mi ?
Bellek ve algıyla ilgili yapılan çalışmalardan, zihnimizin anılarımızda yer alan bazı boşlukları dolduracak şekilde, hatta bazı şeyleri de yeniden yaratacak şekilde çalıştığını biliyoruz. Ayrıca bireyler, dış dünyayı kendi kişilikleri çerçevesinde algılama eğilimindeler. En başta yer alan dünya bilgisi, ortada yer alan algılama süreçleri ve etrafımızdaki uyaranlar bir döngü şeklinde birbirlerini etkilemektedirler. Var olan dünya bilgimiz sonucunda, algılayacağımız uyaranları seçerken, bir yandan da maruz kaldığımız uyaranlar dünya ve kişiliğimiz hakkındaki bilgilerimizi sağlar. Aslında yaşamda değişimi sağlamak, bir nevi bu döngüye müdahale edebilmektir. Zor da olsa..

Bellek dediğimiz şeyin de bir defteri varsa, o deftere kendi seçtiklerini yazar, bazen bazı şeyleri yazmamayı seçer, bazen de yoktan var eder. Bu tutarsızlıklara rağmen, dizide olduğu gibi herşeyi kaydeden bir bellek yerine, 'kafasına' göre davranan belleği tercih ederim. Unutmak, çarpıtmak, seçici hatırlama gibi sistemler, abartılmadığı sürece güzel savunma mekanizmalarıdır. Bünyenin yalın ve çoğunlukla acı olan gerçeklerle başa çıkabilmesini sağlar. Biraz farkındalığı olan bireylere, bilinçaltında neler dönüp bittiğiyle ilgili çok güzel bilgi verir. Bir olay ya da kişiyle ilgili sürekli unutulan anılar, neyin bastırıldığını; sürekli yapılması unutulan bir iş, neyin yapılmak istenmediğini defteri okumasını bilenlere notlar halinde sunar. Ha kötü yönleri yok mudur ? Vardır elbet, bir kavgada söylenmeyen şeyleri söylendi olarak hatırlamak, ya da unutmayı, 'ben bunu unutuyorum demek ki umursamıyorum gibi algılamak', olayları kendi istediğiniz yönde şekillendirecek gibi hatırlamanın olumsuz yönleri vardır. Yine de tercihim yalın gerçeklikler yerine, seçilen gerçeklikler...bizi biz yapan kurgular.

Ekleme:

Dizinin 3.bölümünü yazanlar bu gelişmenin farkındalar mıydı bilmiyorum ama bir süredir zaten böyle bir araştırma yapılıyormuş Through the wormhole'un yeni bölümünde gördüğüme göre. 24.dakikadan sonra bu araştırmayı anlatıyor aşağıdaki video...




Hiç yorum yok: