Yıldız Tozu genel anlamda bir edebiyat yapıtı olarak değil de, bir sinema filmi olarak incelendiğinde, filmde yer alan karakter yapılarının aslında sinema dünyasında yer alan diğer karakter yapılarından pek farklı olmadığı görülebilir. Diğer filmlerin temelinde sıkça karşılaşılan dörtlü yapıyı burada da görmek mümkün. Carl Gustav Jung’un ortak bilinçdışı teorisiyle açıklanabilen dörtlü yapı; kahramanı, kötü karakteri, aşk ilişkisini ve yol gösteren karakteri içerir ve bu yapı filmdeki bütünlüğü sağlamak için gereklidir. Jung’a göre, bizden önce yaşayan insanların özellikleri, çevresel etkenler, kalıtım ve evrimleşme süreci içinde yaşananlar herkesin genlerinde varolduğu kadar bilinçdışında da varlığını sürdürmektedir. Herkesin bir anne babası, büyürken karşılaştığı sorunlar, hayal kırıklıkları, sevinçleri ve heyecanları vardır. Kişilerin isimleri, yaşadıkları yerler, konuştukları diller değişse de, yaşanılan ortak deneyimler değişmez. İşte Jung’a göre, bütün insanların bilinçdışında ortak olarak paylaştıkları bu deneyimler “kolektif/ortak bilinçdışı”’dır. Ortak bilinçdışında yer alan deneyimlerin temel figürlerine, ‘ilk örnek’ anlamına gelen “arketip” denir. Örneğin, her kültürde farklı bir toplumsal yeri olsa da, kiminde verimliliği ve gelişmeyi kiminde aşk ve üretimi simgelese de, insanların tümünde bir “anne” kavramı, yani bir anne arketipi vardır. Aynı şekilde kişinin toplum içinde edindiği farklı rolleri simgeleyen, gerektiğinde bir öğretmen, gerektiğinde bir sevgili rolü üstlenmesi sonucu oluşan kişiliğin farklı yönlerine “persona arketipi” denir. Persona sözcüğü, tiyatro oyunlarında takılan maske anlamına gelir. Bir diğer arketip “gölge”dir. Gölge, persona arketipinin karşıtı, kişinin farkında olmadığı diğer yüzüdür. Genelde istenmeyen, kabul görmeyen kişisel özelikleri içerir; insan bedeni nasıl bir karanlık yansımaya yani gölgeye sahipse aynı şekilde bilinç de karanlık bir yansımaya sahiptir.
“Anima” ve “animus” arketipleri ise, kişilerin içinde yer alan karşı cinse ait özelliklerdir. Erkekler için anima, erkeklerin sahip oldukları sezgi, empati, özen gibi dişiye ait özelliklerdir. Kadınlarda ise animus, kadınların sahip oldukları cesaret, liderlik ve fiziksel güç gibi erkeğe ait özellikleri temsil eder. Nesiller boyunca bir arada yaşayan kadın ve erkek, birbirlerine ait bazı özellikler edinmişlerdir ve bu özellikler de birbirlerini daha iyi anlamalarını sağlamıştır. Dolayısıyla anima ve animus, persona ve gölge gibi insan yaşamının önemli parçalarıdır. Bunlar gibi çeşitli arketipler, insanlığın ortak bilinçdışında yer almaktadır ve yansımaları masal, mitoloji, edebiyat ve sinema gibi farklı dallarda görülür. Sinemadaki yansımaları da genelde, daha önce bahsedilen dörtlü yapı içinde olur.
Jung’ a göre, kişinin ruhunda yer alan dört ana arketipin dengeli bir biçimde yer alması bütünleşmeyi sağlar. Bu arketipler gölge, anima/animus, kadınlar için yol gösterici, kollayıcı anne figürünün temsili Tanrıça arketipi, erkekler için de aynı şekilde baba figürünü temsil eden, akıllı yaşlı adam arketipidir. Bir filmi Jung’un bahsettiği bu dört arketipi içerecek şekilde bir bütün olarak değerlendirirsek, nasıl bir insan dengeyi sağlamak için dört arketipi ruhunda dengeli bir biçimde barındırmak zorundaysa, aynı şekilde filmler de seyircide dengeli bir bütünlük hissi uyandırmak için bu dörtlü yapıyı barındırmalıdırlar. Kişilerde persona, gölge, anima/animus, ve tanrıça/akıllı yaşlı adam şeklinde bulunan dörtlü yapı filmlerde kahraman, kötü karakter, aşk ilişkisi ve yol gösteren karaktere dönüşür. Filmde yer alan kahraman (persona); kötü karakter (gölge), yaşayacağı aşk ilişkisi (anima/animus) ve ona yol gösteren karakterle (tanrıça/akıllı yaşlı adam) dengeli ilişkiler kurmak ve bu ilişkilerin özelliklerini öykünün akışı boyunca kendi karakterinde harmanlamak zorundadır. Film boyunca kahraman, kötü karakterin ortaya çıkardığı sorunları çözer, kendi zayıf ve güçlü yanlarını bu mücadele sürecinde tanır, ona yol gösteren karakterden yardım alır ve beğendiği kızın gönlünü fetheder. Dörtlü yapı ancak bu şekilde tamamlanır ve film seyircide bir bütünlük hissi uyandırır. Filmin sonunda, kahraman gelişimini tamamlamış; amacına ulaşmıştır.