5 Ekim 2011 Çarşamba

Midnight in Paris (2011)

Dikkat ! Bu yazı filmi seyretmeyenler için fazlaca önbilgi içermektedir :)

Woody Allen'dan Vicky Cristina Barcelona tadında bir film daha. Çok güzel Paris görüntüleri ve dönem şarkıları eşliğinde, bir masal havası yaratılmış. Her ne kadar konu olarak gerçeküstü öğeleri barındırsa da, masalsılığı açısından bu tür öğeleri barındırmayan Vicky Cristina Barcelona'dan pek farkı yok. Odak noktası ilişkiler değil ama olaylar temel olarak, ana karakter Gil ve Inez'in nişanlılık evresinde Paris'te bulunmaları etrafında gerçekleşiyor. Odak noktası ne derseniz, ben anlam arayışı olarak cevap veririm. Gil, kendi bulunduğu çağı beğenmeyen ve 1920'lerde yaşaması gerektiğini düşünen bir karakter. Yazmaya çalıştığı romanın içinde debelenirken, bir şekilde kendini 1920'lerde ve daha sonra 1890'da bulan Gil, görüyor ki her dönem kendinden önceki dönemleri Altın Çağ olarak adlandırıyor ve aslında 'Altın Çağ' diye bir şey yok. Woody Allen'ın bu Altın Çağ eleştirisinin altında aynı zamanda 'anı yaşamak' la ilgili bir dokundurma da var. Bireylerin geçmişe takılıp kalması ya da bütün yatırımlarını geleceğe yönelik yapmaları sonucu 'anı' yaşamayı ıskalamaları da, söz konusu edilen kendi dönemini beğenmemek ve Altın Çağ'a özenmekle aynı durum aslında. 

Bence filmi güzel kılan en önemli öğe, böyle derin bir konunun, bu kadar 'hafif' bir şekilde işlenebilmiş olması. Gil'in filmde karşılaştığı Hemingway, Fitzgerald, Picasso, Dali gibi karakterlerle olan diyaloglar, akışın geçmiş ve şimdi arasında gidip gelmesi, geçmişe yolculuğun gece 12.00'den sonra, aslında karakterin 'balkabağı'na dönüşmesi gereken bir saatte gerçekleşmesi, yine geçmiş ve şimdi arasındaki görüntü, ışık ve renk değişimleri çok güzel işlenen ayrıntılardı. İlişkiler açısından baktığımızda da kanımca, filmin doruk noktası Hemingway tarafından sarf edilen şu sözlerdi:

''All men fear death. It's a natural fear that consumes us all. We fear death because we feel that we haven't loved well enough or loved at all, which ultimately are one and the same. However, when you make love with a truly great woman, one that deserves the utmost respect in this world and one that makes you feel truly powerful, that fear of death completely disappears. Because when you are sharing your body and heart with a great woman the world fades away. You two are the only ones in the entire universe. You conquer what most lesser men have never conquered before, you have conquered a great woman's heart, the most vulnerable thing she can offer to another. Death no longer lingers in the mind. Fear no longer clouds your heart. Only passion for living, and for loving, become your sole reality. This is no easy task for it takes insurmountable courage. But remember this, for that moment when you are making love with a woman of true greatness you will feel immortal.''

Sinemaya gittiğimizde, Bbi ve ben Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu isimli filmine mi gitsek yoksa bu filme mi diye kararsız kalmıştık. Her ne kadar diğer filmi henüz seyretmemiş olsam da, seçimimi bu filmden yana kullandığım için pişman olmadım :). Woody Allen'ın ellerine sağlık bir kez daha....


Hiç yorum yok: