Sıcak bir günün sonunda, evin yanıbaşındaki gölün etrafında yürüyüşe çıktım. Lakin göl kenarındaki boş bankı görünce dayanamayıp oturdum. Yaklasık bir saattir kuş sesleri eşliğinde kâh gölü, kâh yürüyüşe çıkmış insanları, köpekleri ve ördekleri :) seyrediyorum.
Kuş seslerini dinlemek garip bir neşe ve huzur veriyor. Ucundan da olsa doğayla bütünleşme hissi yarattığından olsa gerek...
Mor ve ötesi'nin 'kara kutu' adlı şarkısının sözleri de takılıyor dilime...'kuş sesleri bana bir şey diyor sanki...'
Sesini en çok sevdiğim kuş da baykuşgiller ailesinden olan puhu kuşu..
Güneşin batmasıyla sokak lambaları da yandı. Başka bir şarkı çağrışımı daha, 'sütçü köşeyi döndü, bütün lambalar söndü'...
Başımı bankın kenarına yaslayıp uzunca bir süre gökyüzüne bakınca, buraya geldiğimden beri yıldızları hiç görmediğimi ya da onlara dikkat etmediğimi farkettim...Göl kenarına bir de geceleyin gidip, yıldızların durumuna bakmak gerek...
Aslında doğaya ne kadar ihtiyacımız olduğunu anlamak için ondan bu kadar uzak kalmanın alemi yok, yitirmeden kıymet bilmeli...Gökyüzüne her baktığımda, ne kadar küçük ve ölümlü olduğumuzu bir kez daha hatırlıyorum. Kimi zaman bu hatırlama, uğraştığımız şeylerin anlamsızlığını da farkettirdiği için karamsar bir ruh haliyle sonuçlansa da, kimi zaman da, yaşadığım anın daha çok keyfine varmamı sağlıyor...