24 Şubat 2011 Perşembe

the ring of loss/turns into the ring of hope

Bugün liseden beri benimle olan çok sevdiğim bir yüzüğümü kaybettim. Amerika'daki ilk psikoloji laboratuvarını kurmuş olan William James (1842-1910) "benlik" (self) tanımını yaparken, üç farklı yönden bahseder bunlar; maddesel benlik (vücudumuz, kıyafetlerimiz, sahip olduğumuz şeyler, aile, ev), sosyal benlik (kim olduğumuz ve diğer insanlarla iletişimde nasıl davrandığımız) ve ruhsal benliktir (bireyin içsel durumu, psikolojik aktiviteleri).
''In its widest possible sense...a man's Self is the sum total of all that he can call his, not only his body and his psychic powers, but his clothes and his house, his wife and children, his ancestors and friends, his reputation and works...If they wax and prosper, he feels triumphant, if they dwindle and die away, he feels cast down.''
James, 1890/1950, pp. 291-292

21 Şubat 2011 Pazartesi

The Power of Vulnerability

Bazen, bazı "şeyleri" görmemiz/duymamız, onlara dair harekete geçmemiz için "zamanlarının gelmiş olması" gerekir. Zamanları gelene kadar bu "şeyler"  bir köşede sabırla beklerler. Lakin, sadece o "şeyler"in sabırlı olması genellikle yetmez. Size o "şeyleri" gösteren/veren/bulduran insanların da sabırlı olması gerekir. Olduğu gibi kabul edebilmek, karşındakinin "zamanına" da inanmaktır. Benim zamanıma inanan ve neredeyse bir kaç ay önce bu video bağlantısını seyretmem için bana gönderen  deyvidbovi'ye teşekkür ederim. Zamanı şimdiymiş:





20 Şubat 2011 Pazar

perspective taking/fringe quotes

Daha önce de bir yerlerde belirttiğim üzere Walter'ı seviyorum.

Sezon 3, bölüm 14
Walter: For a long time, I've been willing to think the worst of Walternate. That he was an evil man. Willing to use any means necessary to get what he needed. I suppose it made it easy to justify what I did. Now we're faced with the same decision. And I'm arguing that we do exactly what he did. What sort of person does that make me?
Nina: One who's asking the right questions.
WalterYou don't think he grappled with them too?


  

19 Şubat 2011 Cumartesi

Nils ve Uçan Kaz (Nils Holgerssons underbara resa genom Sverige)



Çocukluk Clementine'siz olamıyorsa Uçan Kaz'sız da olamaz. Pazar günleri, Pavlov'un köpeğinin zil sesini duyduğunda salyasının akması gibi, ben de İşitme Engelliler için Haber Bülteninin o sinir bozucu sesini duyduğumda bekleme konumuna geçerdim. Sonrasında gelsin güzelim Morton, Komutan Akka, Nils, Reks. Orjinal adı "Nils Holgerssons underbara resa genom Sverige" olan Uçan Kaz'ın yazarı Selma Lagerlöf. Nobel Edebiyat Ödülü'nü alan hem ilk kadın hem de ilk İsveç'li yazar olan (daha o zamanlardan "İsveç Ülkesi"ne sempati duymuşum :p) Lagerlöf, 1906'da "The Wonderful Adventures of Nils"i, 1907'de de "Further Adventures of Nils"i yazmış. Daha sonra bu ikisi "The Wonderful Adventures of Nils" başlığı altında toplanmış. İlk olarak 1955 yılında "The Enchanted Boy" adı altında çizgi filmi yapılan kitap, sonrasında 1980 yılında, şimdilerde "Naruto"  adlı animenin de yapımcısı olan Studio Pierrot tarafından 52 bölümlük diziler halinde çizgi film haline getirilmiş.

Genel konusuna bakacak olursak, yaramazlık yaptığı ve hayvanlara kötü davrandığı için, bir büyücü tarafından parmak çocuk haline getirilen Nils ve köstebek Karot'un, Laponya'ya gitmek üzere uçmayı öğrenerek yaban kazları arasına katılan Morton'la beraber çıktığı yolculuk diyebiliriz. Bu yolculuk sırasında, yaban kazı sürüsündeki karakterler ve onları takip eden şapşalların efendisi tilki Reks'le olan maceralarına da tanık oluruz. 


Çizgi filmin yayınlandığı dönem Milliyet Yayınları'ndan çıkan, şimdi gözüm gibi baktığım bir de çizgi roman serisi vardı Nils ve Uçan Kaz'ın. Hatta bu derginin arkasında yayınlanan kuponlar vardı, onları biriktirip çekilişe katılınca bir hediye veriyorlardı. Muhtemelen verilecek olan hediye Nils ve Uçan Kaz'la ilgili değildi ama ben birşey çıkmayınca bayağı üzülmüştüm :). Geçtiğimiz birkaç sene içerisinde, Kanal 7'de tekrar yayınlanan bu çizgi filme denk geldiğimde, bayağı bir şaşırdım. Kokuların bir anda bağlantılı olan anılara götürmesi gibi ben de, hopp bir anda çocukluğuma ışınlanıverdim. "Hey gidi günler" diyerek, azıcık bir kısmını da kaydetmeyi başardım. Bir sonraki adım, Nils'in kırmızı düdüklü şapkasından bulmak :)....


18 Şubat 2011 Cuma

kaşık kaşık

Bugün, diğer günlere oranla sıcak bir gündü. Yolda yürürken, sıcaklayıp montumu bile çıkardım. Zaten havanın güzel oluşu, sabah dışarıdan duyulan kuş seslerinden belliydi. Günün zirvesi ise, otobüste giderken, gözlerimi kapatıp, güneşin yüzümü yakmasını hissetmek oldu. Vücudum adeta serotoninle dansetti.

14 Şubat 2011 Pazartesi

uyku





by Klas Fahlen




Uykuyu seviyorum. Sabah ola hayrolasını, bunaldığım zamanlarda sarıp sarmalayanını, paylaşılanını, paylaşılmayanını, kısasını, uzununu, rüyalısını, rüyasızını, sistemi dinlendireni, sistemi güçlendireni, deltasını, alfasını, kışın yorgan altındakini, baharda esintilisini, tv önünde veya kulaklıklarla sızılanı, şekerlemesini, alarmsızını, baykuşlusunu....

10 Şubat 2011 Perşembe

Bugün ne dinledim ?


Duyunca muhtemelen tanıdık gelecek bir parça. Bir çok filmde ve programda kullanılmışlığı var. Gün boyunca tekrar ve tekrar dinlemekten kendimi alamadım. Youtube'da bulduğum versiyondaki fotoğraf da çok güzel anlatmış parçadaki duyguyu...

8 Şubat 2011 Salı

Çay

bu fotoğraf duyguya ithaf olunur :)
Çay ne güzel bir buluştur. Güne başlangıcı demlenmiş bir (çok nadiren birle yetinebiliyorum) bardak çayla yapmak kadar sevdiğim çok az şey var. Çoğu insan için derler ya daha afyonu patlamadı diye. Benim de sabahları çay içmeyince afyonum patlamıyor. Hele bir de çay eşliğinde güzel bir kahvaltı varsa, tadından yenmez. Bazen bütün öğünler kahvaltı olsun diye düşündüğüm de olur. İşte güzel çay demlemenin sırrı (:p): 

Gerekenler:
Porselen demlik
İçme suyu
Çay-kur Rize çay
Çay-kur Tomurcuk çay

Yapılışı:
Önce porselen demliğin içine 4 kaşık Rize çay, 2 kaşık Tomurcuk çay koyulur. İçme suyu da demliğin altında, çaydanlığa doldurulur. Orta ateşte su kaynarken, bir yandan da üstte, demlikte çay ısınır. Su kaynadıktan sonra, çay demlenir, saate bakılır. Mükemmel demlenme süresi olan 22 dakikadan sonra, çay içmeye hazırdır. Dileyen iyi kalite bir termosa koyar böylece mutfağa git-gel yapılmaz (ek olarak çay bu süre zarfında zift haline gelmez, tadı bozulmaz, altta su boşu boşuna kaynamaz) ve sıcak çay her daim içime hazır bekler :). 

3 Şubat 2011 Perşembe

Star Wars/reklam

Çok eğlendim :D, özellikle köpeğin arkasından gittiği sahne şahane :))