24 Ekim 2011 Pazartesi

Sofi'nin Dünyası



'Üçbin yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan günübirlik yaşayan insandır.' sözüyle açılış yapan Sofi'nin Dünyası, Jostein Gaarder'ın yazdığı, 90'lı yılların başında oldukça popüler olan bir kitap. Bu konuyla ilgili Prof.Dr. Gürsel Aytaç'ın o yıllarda yayınlanan Cumhuriyet Kitap'ta yazdıkları şöyle: "Orjinali Norveççe'de ve çevrildiği kırk küsur dilde bir bestseller. Ama olay örgüsünün  sürükleyiciliğiyle ya da kalıp ifadelerle yazılmış halk-tipi bir roman değil, "felsefe tarihi üzerine" bir roman. 579 sayfalık didaktik bir roman...Sofi'nin Dünyası'nı bir felsefe tarihi ders kitabı olmaktan kurtaran, şüphesiz romanlığı, bu romanın kurgusunda azımsanmayacaak kurmaca öğesi, romantik ironi vb. edebi sanatlar". Bir yandan; gençleri felsefeyle  tanıştırmak için yazıldığından, olumlu eleştiri alan; bir yandan da bu kitabı okuyup, felsefe hakkında herşeyi biliyormuşçasına davranan kişiler yüzünden olumsuz eleştiri alan bu kitap, ortaokul yıllarımdaki "ben" için önemli  bir kitaptı. Felsefeye karşı olan ilgimi daha da körüklemiş, en önemlisi bugün sahip olduğum varoluşçu bakış açısının temellerini hazırlamıştı. Kitabın, henüz seyretmediğim 1999 yapımı bir filmi de mevcut...Kitabın kurgusuna baktığımızda ise; Sofi, önce Rahip Alberto'dan gelen mektuplarda, sonra da birebir görüşmelerde felsefenin temel taşlarında bir yolculuk yaparken, aynı zamanda kendi varoluşunu da sorgulamaya başlar ve sonunda aslında başka birinin kafasında yaratılan bir karakter olduğunu öğrenir. Kitap'tan sevdiğim bazı alıntılar şöyle...

"Bundan ikibin yıl önce yaşamış Yunanlı bir filozofa göre, felsefe insanların hayretinden doğmuştur. Ona göre, insanlar kendi varoluşlarına şaşarlar; felsefi soruların çoğu da böylelikle kendiliğinden ortaya çıkar...
...İyi bir filozof olabilmek için gereken tek şey hayret etme yeteneğidir. Küçük çocukların hepsinde bu yetenek vardır....
.....İşin acıklı yani, büyüdükçe sadece yerçekimi yasasıyla kalmaz alıştıklarımız. Aynı şekilde tüm dünyaya alışırız....Ancak bu arada çok önemli bir şeyimizi yitirmiş oluruz ki, filozofların bizde yeniden canlandırmaya çalıştığı şey de budur. Çünkü herşeye rağmen içimizdeki bir ses, yaşamın büyük bir sır olduğunu söyler. Bu bizim, bir zamanlar, daha düşünmeyi öğrenmeden önce yaşadığımız bir duygudur."

Hiç yorum yok: