16 Temmuz 2011 Cumartesi

tek başına olmak ve yalnızlık

Tek başına olmak ve yalnızlıkla ilgili pek güzel bir yazının giriş bölümü:

"Anlamsızlık ve boşluk duygularına genellikle eşlik eden bir başka duygu da yalnızlık ya da yalnız kalma korkusu. İnsanın çocukluk döneminde bir anne ve babaya ya da onların yerini alabilecek kişilere olan ihtiyacı, yalnızca güvenliği ve bakımı için değil, benliğini algılayabilmesi ve kendisini yaşama hazırlayabilmesi için de gerekli. Yetişkin insan da kendisini diğer insanlarla olan ilişkileri içinde algılayabilir. Dolayısıyla yalnız olmaktan hoşlanmamasının temelinde benlik algılanmasını yitirme korkusu bulunur.



Ünlü İngiliz tiyatro oyuncusu Dame Edith Evans, yaşlılık yıllarında Londra'da Picadilly Circus civarındaki bir apartman dairesinde tek başına yaşamıştı. O günlerde kendisiyle görüşmeye gelen bir gazetecinin, tek başına yaşamanın kendisi için zor olup olmadığı sorusuna cevabı, "Tek başına olmak ve yalnızlık birbirinden farklı şeyler (there is a difference between loneliness and aloness)"olmuş.

Dilimizde her iki durum için de "yalnız" sözcüğünün kullanılmakta olmasının bir anlamı var mıdır bilemem, ama birçok insanın bu ikisinin ayrımını yapamamış olmasının sıkıntısını yaşadığını düşünüyorum. Bu olgunun temelinde insanın kendi geçmişinden taşıyıp getirdiği boşluğun yanı sıra toplumsal ve kültürel şartlanmaların da payı var. Yalnız kalmamak için başkalarıyla beraber olma gereği, birçok insanın gerçekten seçmedikleri insanlarla beraber olmalarına neden olurken, insan Andre Gide'nin şu sözlerini hatırlıyor: 

"Kendilerini tek başına kalmış bulmaktan korkan insanlar, kendilerini hiç bulamazlar".

Varoluş ve Psikiyatri, syf 140-141, Engin Geçtan

Hiç yorum yok: