14 Aralık 2012 Cuma

Detachment (2011)


''And never have i felt so deeply at one and the same time so detached from myself and so present in the world.''

Albert Camus

Bu sözlerle açılan film Adrien Brody'nin etkileyici oyunculuğuyla içine çekiyor sizi. Yalnız içerisi öyle aydınlık değil, bildiğiniz karanlık. Gerçeğin acı karanlığı. Sömürü düzeninin, sevgisizliğin, ilgisizliğin, çöken eğitim ve aile sisteminin sonuçları, birkaç öğretmenin bu gerçekler içinde çırpınışları. Bir insan hem fark yaratır hem de hiç bir şeydir sistem karşısında. Bu açmaz çok güzel yansıtılmış filmde. Adrien Brody'nin canlandırdığı karakter için anne kaybı ve dede-anne ilişkisiyle ilgili yaşadığı travmaların etkileri devam etse de, karakter travma sonrası olgunlaşma/büyümeyi gerçekleştirebilmiş. Aslında filmde vurgulanan en önemli nokta buydu bana göre. Hepimiz acı çekiyoruz, hepimizin sırtında geçmişe ait yükler var, kimimiz o yükleri şu anda yaratıyoruz, aynı düzenin içinde yaşamaya çalışıyoruz; bunlar kabul etmemiz gereken gerçekler. Yine de, yine de bir fark yaratabilir ve kendi hayatımızın sorumluluğunu almaya çalışabiliriz bütün olumsuzluklara ve imkansızlıklara rağmen. 

Henry Barthes: Assimilate ubiquitously. Doublethink. 
Henry Barthes: To deliberately believe in lies, while knowing they're false. 
Henry Barthes: Examples of this in everyday life: "oh, I need to be pretty to be happy. I need surgery to be pretty. I need to be thin, famous, fashionable.". Our young men today are being told that women are whores, bitches, things to be screwed, beaten, shit on, and shamed. This is a marketing holocaust. Twenty-fours hours a day for the rest of our lives, the powers that be are hard at work dumbing us to death. 
Henry Barthes: So to defend ourselves, and fight against assimilating this dullness into our thought processes, we must learn to read. To stimulate our own imagination, to cultivate our own consciousness, our own belief systems. We all need skills to defend, to preserve, our own minds. 



Filmde ikinci önemli vurgu aileler içindi. Çocuk yapmak/sahibi olmak...Bir insanı dünyaya getirmek belki de  'yapmak' ya da 'sahip olmak' gibi eylemlerle tanımlanmamalı. Belki de kullanılması gereken doğru eylem,  'yaratmak' eylemidir, böylece aileler üstlenmiş oldukları sorumluluğun daha çok farkında olabilirler. 'Bir çocuk yaratacağım, sorumluluğum büyük, iyi düşünüp öyle karar vermeliyim'. Her eve üç çocuk kampanyasıyla da, 18 yaşına geldin kapı dışarı anlayışıyla da yürüyecek bir iş değil maalesef bir insan yaratmak. Ömür boyu devam eden bir süreç, emek ve sevgi isteyen. Filmde de, en güzel sahnelerden biri veli toplantısında boş sınıflarda bekleyen ailelerdi. 


Mr. Wiatt: I was in my room for 2 hours and saw one parent. Where are they? Where is everybody? It's uncanny, no air raid sirens, not bombs. It doesn't happen that way. It starts with a whisper, and then nothing. 


Bunların dışında sahneler arası geçişler, yakın çekim görüntüler ve oyunculuklar, tebeşirle çizilmiş görüntü efektleri, filmin diğer artıları. Aslında yazacak birkaç şey daha var aklımda ama onları sonraya bırakıyorum. Uyku zamanı !





Hiç yorum yok: