18 Nisan 2011 Pazartesi

Kerem Gibi

Genco Erkal ve Nazım Hikmet. Tüyleri diken diken eden bir ikili. Aralıksız devam eden 1.5 saat hiç bitmesin istedim, ama hiç bitmese duygu ve düşüncelerim bu yükün altından kalkabilir miydi ? Sanmıyorum. Sadece 1.5 saatin sonunda bile zihnimde saatlerce, duygularca, düşüncelerce dönüp durdu bu oyun. İnsanlığa ve yaşamaya olan inancın paylaşıldığı ender mutluluk anlarından, bu paylaşımın ait olduğu azınlığın umutsuzluğuna doğru sürüklendi zaman.



taranta - babu'ya 
beşinci mektup - Nazım Hikmet

görmek 
işitmek 
duymak 
düşünmek 
ve konuşmak 
koşmak alabildiğine 
başı dolu 
başı boş 
koş- 
-mak... 
hehehey taranta - babu 
hehehey 
yaşamak ne güzel şey 
anasını sattığımın 
yaşamak ne güzel şey.. 
düşün beni 
kollarım, senin üç çocuk doğurmuş 
geniş kalçalarındayken... 
düşün sıcak... 
düşün kara bir taşa damlayan 
çırılçıplak 
bir su sesini... 
istediğin yemişin 
rengini, etini, adını düşün... 
gözdeki tadını düşün 
kıpkırmızı güneşin 
yemyeşil otun 
ve koskocaman 
masmavi bir çiçek gibi açan 
ay ışığının... 
düşün taranta - babu! 
insanoğlunun yüreği 
kafası 
kolu 
yedi kat yerin altından 
çekip çıkarıp 
öyle ateş gözlü çelik allahlar yaratmış ki 
kara toprağı bir yumrukta yere serebilir, 
yılda bir veren nar 
bin verebilir. 
ve dünya öyle büyük, 
öyle güzel 
öyle sonsuz ki deniz kıyıları 
her gece hepimiz 
yan yana uzanıp yaldızlı kumlara 
yıldızlı suların 
türküsünü dinleyebiliriz... 

yaşamak ne güzel şey 
taranta - babu 
yaşamak ne güzel şey... 
anlayarak bir usta kitap gibi 
bir sevda şarkısı gibi duyup 
bir çocuk gibi şaşarak 
yaşamak... 
yaşamak: 
birer birer 
ve hep beraber 
ipekli bir kumaş dokur gibi... 
hep bir ağızdan 
sevinçli bir destan 
okur gibi 
yaşamak...



Not: İşbu yazı Deyvidbovi ve Henry'e ithaf olunur.

Hiç yorum yok: