8 Nisan 2011 Cuma

tesadüfler ve elfler...

Rutin yaşama kısa bir ara verdikten sonra bünye hayata, bıraktığı sorumluluklar ve koşullar çerçevesinde devam edecektir. Verilen bu ara boyunca yaşanan tesadüfler ise incelemeye değerdir. İlk olarak, bir önceki yazımda değindiğim geçmiş ve şimdi ilişkisine şöyle bir alıntıyla bir ekleme daha yapmak gerek:
"Geçmişin bir kesitini hatırlama deneyimi sadece bir anıya ilişkin bellekte saklı olan görüntüyü akla getirmeye dayanmaz. Bunun yerine, bir hatırlama duygusu iki imgenin karşılaştırılmasından doğar: biri şimdide, biri geçmişte olan. Üç boyutlu dünyanın görsel olarak algılanmasının iki gözden edinilen bilginin birleştirilmesine dayanması gibi, zamandaki algı - hatırlama - da şimdiye ve geçmişe ait bilgileri birleştirmeye dayanmaktadır. Ünlü Proust uzmanı Roger Shattuck bunu şöyle açıklamaktadır: 'Proust zamanı görmemizi sağlamaya çalıştı...Bir şeyi yalnızca hatırlamak, hatırlanan imge, aynı nesnenin ya da nesnelerin şimdiki zamandaki görüntüsüyle birlikte düşünülmedikçe anlamsızdır. Gözlerimiz gibi belleklerimiz de çift görmelidir; o zaman bu iki görüntü akıllarımızın içinde gerçekliğe ilişkin daha yüksek bir kavrayış yaratmak üzere birleşirler'." (Belleğin İzinde; beyin, zihin ve geçmiş, Daniel L. Schacter)

Yukarıda verilen ve bu konu kapsamında şimdiye kadar edindiğim bilgiler, oluşturduğum düşünceler zemininde tesadüflere yakından bakınca, tesadüf olmadıklarına, belki çok küçük neden-sonuç parçacıklarına indirgenebilecek, her bireyin hem kendi içinde hem de bir etkileşim içerisinde gerçekleştirdiği eylem bütünlükleri olduklarına karar kıldım. Dikkat, algı, algıda seçicilik, hatırlama, hatırlama süreçlerinin şimdiden ve önceki anılardan bağımsız olmaması, bu işlevlerin büyük kısmının bilinçdışında yürütülüyor olması ve bunların sadece bir bireyde değil, tüm etkileşimde olan bireylerde de bir alış-veriş şeklinde devam etmesinden ötürü; tesadüfler, değişken sayısının çokluğundan gözlemleyebileceğimiz ve öngörebileceğimiz olgular olmaktan çıkmakta. Ancak, bu durum yine de tesadüflerin gizemli bir bilinmeyen yerine sadece tam olarak çözülemeyen algoritmalar olabilmeleri olasılığını değiştirmiyor. Peki bu nokta, tesadüfleri mekanikleştirip, "modernite" altında romantik çağın büyüsünden uzaklaştırıyor mu ? Bence hayır...Tesadüfler hala büyülü, hala güzel...Sizi etkileyen "tesadüf" her neyse, yaşadığınız süre boyunca, o "tesadüf"ü yaşayacak şekilde kendinizi var etmek ve bu yolda önemli/önemsiz, büyük/küçük seçimler yapmak, aynı şeyleri dünyanın herhangi bir yerinde başka bir insanın/insanların da yaptığını düşünmek ve sonunda ortak bir noktada buluşabilmek bence yeteri kadar büyülü...



Hiç yorum yok: