9 Nisan 2011 Cumartesi

Kraliçe Lear

Çok sevilen bir dostla, sıcak bir paylaşımın ardından gelen "Kraliçe Lear"in etkisi, üstüne uyuduktan sonra daha da arttı. Yıldız Kenter'in yönettiği, Sedef Şahin ve çellist Feride Berin Varol'la aynı sahneyi paylaştığı oyunun yazarı Eugene Stickland. Yaşlılık, üretim, gençlik, hatırlama/unutma konu başlıkları altında, Kral Lear rolünü oynamaya hazırlanan 80 yaşındaki bir oyuncuyu, ona ezberinde yardım etmeye çalışan bir genç kızı ve oyuncunun zihninde kendisine eşlik eden iç sesini izleriz oyun boyunca. 90 dakika boyunca ara vermeden oynanan oyunda; unutma,

"Biliyor musun Heather? Hiçbir şey benim denetimimde değil. O an sadece ses duyuyorum. Ezberlediğim sözcükler kendiliğinden dökülüyor ağzımdan sonra bakıyorum hatırlamak istediğimde hiçbiri yok, bir boşluk, beyaz bir kâğıt gibi. Onun yerinde sadece bir ses, ses duyuyorum.”

ve yaşlanma

“Yaşarken yaşarken bir de bakarız, görünmez bir sınırı aşarız. Bir süre idare edilir böyle. İnsan bir de bakar, 40'lara gelmiş. Başlarız kendimizi kandırmaya. Kremler, losyonlar, nafile. Denizin dalgalarını ellerimizle itmeye çalışırız. İlk kokladığımızda havayı ağlarız doğduğumuza, geldiğimize bu budalalar sahnesine, sonra da ölürüz orada. Gençliğin varken, yaşa onu dolu dolu. Gençlik sonsuz değil çünkü.”

sade ama oyunculukların kattığı derinlikle ustaca verilmiş. Dekor ve ışıklandırma da çok başarılıydı. Özellikle Jane ve Heather'ın Kral Lear ve Cordelia'yı canlandırdıkları son sahneyi yoğun duygular içerisinde seyrettim. Sadece bu sahne için bile oyun seyredilmeye değer. 

Hiç yorum yok: