2 Mayıs 2012 Çarşamba

Heaven (2002)


İlk görüşte aşık olduğunuz biri için neleri göze alırsınız ?
Adalet gerçekten var mı yoksa adalet denilen şey vicdanınızın kaldırabildiği en ağır yükle mi eşdeğer ?
Bazen hayat masal gibi olabilir mi ?
Yönetmenliğini Tom Tykwer'in yaptığı, senaryosu Krzyztof Kieslowski ve Krzyztof Piesiewicz'e ait olan
Heaven'ın hikayesi yine bir üçlemeden oluşturulmuş (Heaven, Hell ve Purgatory).
Oyuncular Kate Blanchett ve Giovanni Ribisi.
Kate Blanchett beni bu sefer de şaşırtmadı. Güzel bir filmde güzel bir oyunculuk. 
Görüntüler, olması gerektiği kadar akıcı, yer yer de fotoğraf kareleri belleğe kazınacak nitelikte.
Özellikle, Phillippa ve Filippo'nun saçlarını kazıttıktan sonra, yemek sahnesindeki yüz çekimleri, ağacın altında temsili adem ve havva olarak uzaktan çekilen silüetleri, ve filmin sonundaki gökyüzü sahnesi, görsel belleğimde yer etti.
İsim benzerliği, firar halindeki saç ve kıyafet benzerliği, adem ve havva benzetmesi, helikopter simülasyonuyla açılan filmin, helikopter sahnesiyle bitmesi, filmde sunulan kavramlar açısından irdelenebilecek noktalar.
Karakterlerin eylemleriyle ilgili, adalet kavramına dokunan noktalar; başta seyreden açısından kaygı yaratabilecekken, filmin ilerleyen sahnelerinde karakterleri destekler bir havanın varlığıyla önemlerini yitiriyorlar sanki. 
Adalet, yetkili kurumlar tarafından sağlanamadığında, bireysel adaletin yeri nedir ?
Ortak bir etik anlayışından söz etmek ne kadar mümkündür ?
Karakterler filmde kendi yollarını çizerken, 'kimin için hangi durumlar cennet, cehennem ve araftı, ben olsam ne yapardım' ları düşündüm...aynı zamanda aşk dediğimiz şeyin hayatta kalma güdüsüyle olan sıkı bağını da irdeledim tekrardan...Aşk için yaptığınız eylemlerin ne kadarı sizin 'varolmanıza' ne kadarı 'aşkınıza' yönelik ?
Su gibi akan bu filmde, sorgulamalarım da su gibi aktı...


Hiç yorum yok: